Amaç: Pankreas adenokarsinomu (PAK), genellikle ileri evrede saptanması ve mevcut tedavi yöntemlerinin sınırlı etkisi nedeniyle mortalitesi yüksek kanserlerdendir. PAK tedavisindeki zorluklar, tümör mikroçevresindeki immün baskılayıcı faktörlerin, hastalığın progresyonunu hızlandırmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle, miyeloid kökenli baskılayıcı hücreler (MDSC) bu baskılayıcı ortamın önemli aktörlerindendir, kanser hücrelerine karşı immün sistemin yanıtını baskılayarak tümörün büyümesine ve yayılmasına olanak tanır. Çalışmamın amacı, PAK hastalarında MDSC`lerin ve immünosupresif moleküllerin farklı hasta gruplarındaki rollerini değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya dahil edilen hasta grupları; `inoperabl` yani ileri evre ve ameliyat edilemeyen, tümör yükü çok fazla olanlar, `operabl` yani tümör yükü daha az olan ve ameliyat ile tümörün çıkarıldığı hastalar ve sağlıklı `kontrol` grubundan oluşmaktadır. Ameliyat yapılan hastalar; `pereoperatif grup` yani tümör dokusu mevcut iken ve `postoperatif grup` yani tümör dokusu çıkarıldıktan sonra tekrar değerlendirilmiştir. MDSC'lerin alt tipleri (G-MDSC, M-MDSC, e-MDSC) flowsitometri ve immünosupresif moleküllerin seviyeleri (İnterlökin 8, İnterlökin 10, İnterlökin 35, Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü) ELISA yöntemiyle değerlendirilmiştir. İstatistiksel analizlerle hasta grupları arasındaki farklar belirlenmiştir.
Bulgular: İnoperabl hasta grubunda MDSC ve immünosupresif moleküllerin seviyelerinin en yüksek olduğu, preoperatif ve postoperatif gruplarda bu seviyelerin tümör yükü ile orantılı olarak azaldığı tespit edilmiştir. Sağlıklı kontrol grubunda ise bu seviyeler minimal düzeydedir. Özellikle inoperabl grupta belirlenen MDSC cutoff değerinin tümör progresyonuyla ilişkili olduğu gözlemlenmiştir.
Sonuç: Çalışmamız, MDSC`lerin ve immünosupresif moleküllerin PAK progresyonundaki rolünü ortaya koymuştur ve MDSC`lerin hedeflenmesinin PAC tedavisinde umut verici bir strateji olabileceğini düşündürmektedir. İmmünoterapilerle kombinasyon halinde kullanılacak MDSC inhibitörlerinin, tümör mikroçevresindeki immünosupresyonu azaltarak bağışıklık yanıtlarını güçlendirebileceği öne sürülebilir. Ayrıca tedaviye yanıt ile MDSC değişimi arasındaki ilişkinin netleştirilmesiyle; tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde radyolojik progresyonu beklemeden, daha erken tedavi değişikliği planlanabilir.