Amaç: Meme kanseri dünyada en sık görülen kanser tipidir. Çoğunlukla postmenapozal kadınlarda görülmekle beraber vakaların yaklaşık %5`i 35 yaş altındaki kadınlarda görülür. Bu çalışmada kliniğimizde takip edilen 35 yaş ve altı meme kanseri hastalarının verilerini değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç-Yöntem: 2010-2024 yılları arasında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi`nde takip ve tedavileri yapılan 35 yaş ve altında meme kanseri tanısı alan hastaların dosyaları retrospektif olarak değerlendirilmiştir.
Bulgular: Tanı anında yaşları 25 ile 35 arasında değişen toplam 40 hasta dosyası incelendi. 8 hasta 25-30 yaş aralığında, 32 hasta 30-35 yaş aralığındaydı. Hastaların 3`ü tanı anında metastatikti. Hastaların 5`i üçlü negatif meme kanseri ile takip edildi ve bu hastaların hiçbiri tanı anında metastatik değildi. Hastaların reseptör ve Her2 durumları Tablo 1`de gösterilmiştir.
13 hastaya neoadjuvan tedavi ve 23 hastaya ise adjuvan tedavi uygulandı. Adjuvan tedavi alan hastaların 2`sinde takipleri sırasında karşı memeye ikinci primer invaziv karsinom tanısı kondu ve bu hastaların adjuvan tedavisi yine kliniğimizde takip edildi. Hastaların aldıkları tedaviler Tablo2 `de gösterilmiştir. Toplamda meme kanseri nedeniyle 37 operasyon gerçekleştirildi. Operasyon tipi ve son tümör büyüklüğü ve lenf nodu durumu Tablo 3`de gösterilmiştir.
Hastaların genel sağkalım medianı 65,4 ay (minimum 0,6 ay – maksimum 144,5 ay) olarak tespit edildi. 2`si tanı anında metastatik olan, toplamda 9 hasta vefat etti. Hastaların 15`ine genetik değerlendirilme yapıldı ve 1 hastada BRCA1, 1 hastada BRCA2 ve 2 hastada CHEK2 mutasyonu saptandı.
Sonuç: 35 yaş ve altı meme kanseri hastalarında tedavi sürecinin zor olması; hastalığın daha kötü prognozlu olması, fertilite gibi ek problemlerin varlığı ve genetik yatkınlığın daha sık görülmesi gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır. Genç kadınlarda meme kanseri; fertilitenin korunması ve psikososyal sorunlar (aile, sosyal ve iş hayatı) dâhil olmak üzere birçok yönden özel dikkat gerektirir. Bu nedenle hastaların multidisipliner değerlendirilmesi önem arz etmektedir.