Amaç: Akciğer ve baş boyun tümörleri birlikteliği %5`e varan oranlarda bildirilmiş olup servikal lenf nodu metastazları ayırıcı tanıyı güçleştirebilmektedir.

Olgu: 71 yaş erkek hasta, 2 aydır olan boyunda şişlik ile hastane başvurdu. 1,5 yıl önce sağ göz kapağından eksize edilen lezyonun patolojisinin skuamöz hücreli karsinom ile uyumlu olduğu öğrenilen hastada metastaz ön tanısı ile yapılan servikal lenf nodu biyopsi de skuamöz hücreli karsinom metastazı ile uyumlu gelmesi üzerine tıbbi onkolojiye yönlendirildi.

20 paket/yıl sigara öyküsü de olan hastadan evreleme amaçlı sistemik görüntülemesi yapılan hastanın PET/BT`sinde sol akciğer posterobazalde hipermetabolik kitle lezyon, mediastinal 4R`de 23x17 mm, sağ servikal level 2-4 ve supraklavikulerde büyüğü 1,5 cm multipl lenfadenopatiler izlendi. Sol akciğerdeki lezyondan yapılan biyopsi de skuamöz hücreli karsinom olarak sonuçlanan hastanın klinik seyri de eski lokalize konjonktival tümörden ziyade primer akciğer malignitesiyle uyumlu olması üzerine akciğer SCC olarak kabul edildi.

Sürücü mutasyonları ve PD-L1 düzeyi istenen hastada sonuçlar gelene kadar gemsitabin-sisplatin kemoterapisine başlandı. Bu sırada çekilen beyin MR`da metastaz saptanmadı. 2 kür kemoterapi sonrası hastanın kliniğinin de kötüleşmesi üzerine çekilen PET/BT`de mebcut lezyonların progrese olduğu, sol sürrenal lojda da metastaz ile uyumlu yeni gelşen 6,5 cmlik lezyon olduğu izlendi. Bu sırada EGFR, ALK, ROS-1 negatif, PD-L1 düzeyi %60 olarak sonuçlandı. Kemoterapi kesilerek hastaya pembrolizumab 200 mg/21 gün başlandı. 2.kürden itibaren kliniği toparlayyan hastanın 4.kür itibariyle herhangi bir yakınması izlenmedi. 6.kürden sonra çekilen PET/BT`de ise tama yakın yanıt elde edildiği görüldü. Hastanın tedavisi halen devam etmektedir.

Sonuç: Baş boyun ve akciğer skuamöz hücreli karsinomları morfolojik olarak birbirinden ayırmak güç olsa da klinik seyir yardımcı olabilmektedir. Günümüzde PD-L1 düzeyi yüksek tümörlerde pembrolizumab ile çok iyi yanıtlar elde edilebilmektedir.