Amaç: Testis kanseri 15 -35 yaş arası genç erkeklerde en sık görülen solid tümördür. Hastaların %18' inde bölgesel yayılım, %12'sinde ise tanı anında uzak metastaz bulunmaktadır. Metastatik hastalığı olan hastaların yaklaşık dörtte biri testis kanseri nedeniyle kaybedilmektedir. Bu nedenle yeni tedavi arayışlarını gündemdedir. HMGB1'in kanserin ilerlemesi, anjiyogenez, tümör istilası ve metastaz ile ilişkili histon olmayan nükleer bir proteindir. Bu çalışmada testis kanserli hastalarda HMGB1 Ekspresyonu ve HMGB1`i hedefleyen ajanlar in silico yöntemle olarak araştırılmıştır.
Gereç-Yöntem: Hastaların patoloji örneklerinde HMGB1 ekspresyonu immünhistokimyasal yöntemle araştırılmıştır. HMGB1`i hedefleyen fenolik bileşikler PubChem veri tabanından tarandı. Moleküler kenetleme ve admet analizleri Gaussian 09, AutoDockTools 1.5.6, AutoDock Vina 1.1.2, PyMOL ve Discovery Studio programları kullanılarak yapıldı.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların hiçbirinde hafif şiddette nükleer boyanma yoktu. Tüm vakalarda orta veya kuvvetli boyanma mevcuttu. Çalışmamızda HMGB1`i inhibe etmek için Kaempferol, Kuersetin, Emodin, Baicalein ve Woganin kullanıldı.Bu moleküllerin HMGB1 ile bağlanma enerjileri belirlendi (Tablo 1). HMGB1`i enzimini inhibe etme potansiyeline sahip olan fenolik bileşenlerin (Kaempferol, Kuersetin, Emodin, Baicalein ve Wogonin) HMGB1 ile olan hidrojen bağ etkileşimlerini ve bu etkileşimlerin amino asit kalıntıları ile olan ilişkisi saptandı (Şekil 1).
Sonuç: HMGB1 birçok tümörde overekspresyonunun ve reseptörünün (özellikle RAGE`nin) gösterilmesi nedeni ile HMGB1 reseptörünü hedeflemek kanser tedavisinde potansiyel uygulama alanı sunar. Biriken kanıtlar çeşitli kanser türleri için bir hedef olarak hizmet verebileceğini göstermektedir. Çalışmamızda araştırılan ilaç adaylarından Woganin'in ilgili alanlarla daha etkin ve stabil kompleksler oluşturduğunu ve böylece diğer bileşenlere kıyasla daha belirgin bir inhibisyon profili sergileyebileceğini gösterdik. Bu nedenle, wogonin'in inhibisyon potansiyeli diğer moleküllerden ayrışarak onun ilaç gelişimindeki önemini göstermektedir.