Amaç: Şeffaf hücre dışı renal hücreli karsinom agressif seyirli böbrek tümörü olarak bilinmektedir. İkinci basamak tedavide kılavuzlarca önerilen standart bir tedavi şeması bulunmamaktadır. Biz bu çalışmada ikinci basamak tedavide immunoterapi, tirozinkinaz ve mTOR yolak inhibitörlerinin etkinliğini araştırdık.
Gereç-Yöntem: Çalışmamız çok merkezli, retrospektiv çalışma olup, çalışmaya 22 farklı merkezden metastatik şeffaf hücre dışı renal hücreli karsinom tanısı ile birinci basamak tirozinkinaz inhibitör tedavisi sonrası progresyon gösteren ve ikinci basamak tedavide nivolumab, aksitinib ve everolimus alan 166 hasta dahil edilmiştir.
Bulgular: Hastalar ikinci basamak tedavi şemasına göre üç grup halinde incelendi (nivolumab [n=49], aksitinib [n=45] ve everolimus [n=22]). Tüm grupta median takip süresi 47,76 ± 7.5 ay, median yaş 59 (IQR,48-67) ve hastaların büyük kısmı erkek (78%) idi. Her üçgrupta hasta dağılımı benzerlik göstermekteydi. Nivolumab ve aksitinib tedavisi alan hastalarda hem objektif yanıt oranları (ORR)(42,9%; 37,8% ve 9,1%), hem de hastalık kontrol oranları (69,4%;77,8%ve54,6%) everolimus alan hastalara göre daha fazla idi. Nivolumab ve aksitinib tedavisi alan hastaların everolimus tedavisi alan hastalara göre istatistiksel anlamlı hem genel sağkalım (OS) ( median OS: 19,3 ve 9,6 ay, Hazard ratio [HR]: 0.43 [0.24-0.78], p = 0.006, nivolumab ve everolimus; median OS: 20,7 ve 9,6 ay, HR: 0.53 [0.30-0.92], p = 0.026, aksitinib ve everolimus, uygun olarak ), hem de progresyonsuz sağkalım (median PFS: 13,3 ve 4,5 ay, HR: 0.30 [0.16-0.55], p < 0.001, nivolumab ve everolimus, uygun olarak; median PFS: 7,5 ve 4,5 ay, HR: 0.40 [0.22-0.71], p = 0.002, aksitinib ve everolimus, uygun olarak ) farkının olduğu görüldü. Nivolumab ve aksitinib tedavisi alan hastalar arasında ise genel sağkalım farkı gösterilemez iken, istatistiksel anlamlı progresyonsuz sağkalım farkı gösterildi (median PFS: 13,3 ve 7,5 ay, HR: 0.50 [0.30-0.83], p = 0.007).
Sonuç: Bu grup hastalarda ikinci basamak tedavide immunoterapi ve aksinib etkiniliğini gösterdik. Ancak, çalışmamızın daha geniş kapsamlı prospektif çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir