Amaç: Triple-Negatif meme kanseri (TNMK)`da erken evrelerde neoadjuvan sistemik tedavi (NST), standart yaklaşım haline gelmiştir. Bu tedavi ile patolojik tam yanıt (PCR)'ye ulaşan hastalarda daha iyi sağkalım sonuçları birçok çalışmada gösterilmiştir. Taksan ve Antrasiklin bazlı tedaviler neoadjuvan dönemde en çok tercih edilen ajanlardır. Güncel verilere göre bazı tümörler granülosit koloni uyarıcı faktör (G-CSF) üretebilmektedir ve TNMK`nında bu tümörlerden biri olduğu ayrıca bu durumun kötü yanıt oranları ve sağkalım sonuçları ile ilişkili olabileceğini gösteren in-vitro ve hayvan deneyleri literatürde yer almaktadır. Bu çalışmanın amacı neoadjuvan tedavi alan lokal ileri TNMK da primer profilaksi amacıyla kullanılan G-CSF lerin yanıt oranlarına etkisini incelemektir
Gereç-Yöntem: Çalışmaya hastanemizde tru-cut meme biyopsisi ile TNMK tanısı koyulan, klinik olarak lokal ileri evrede saptanan ve Antrasiklin,taksan bazlı neoadjuvan tedavi alan hastaların tanı anındaki klinikopatolojik özellikleri retrospektif olarak tarandı, G-CSF kullanma durumu dosya bilgileri kullanılarak elde edildi, dosyalardan ulaşılamayan hastalarla iletişime geçildi.
Bulgular: Bu çalışmaya alım kriterlerini karşılayan toplam 30 hasta dahil edildi. Hastaların karakteristik özellikleri (Tablo 1)` de sunulmuştur.G-CSF verilen 23 hastanın yedisinde % (30) PCR izlenirken G-CSF verilmeyen yedi hastanın altısında %(85) PCR elde edildiği görüldü
Sonuç: Yüksek GCS-F expresyonuna sahip tümör hücrelerinin daha kötü prognoza sahip olduğu son yıllarda yapılan hücre serisi çalışmaları ve hayvan deneylerinde gösterilmiştir.TNMK`nın bu tümörlerden biri olduğu preklinik çalışmalarda gösterilmiştir. Bu bilgiden yola çıkarak özellikle covid pandemisi nedeniyle G-CSF kullanımındaki artışlarıda gözönünde bulundurarak bu çalışmayı tasarladık. G-CSF kullanmamış bir grup hasta tesbit ettik ve benzer hasta popülasyonunda ve aynı tedavi protokolü ile farklı tümör yanıtlarının ortaya çıktığını gözlemledik. Son zamanlarda sayıları artan preklinik çalışmaların klinik yansımasını gösteren bu küçük boyutlu çalışmamızın daha büyük hasta popülasyonlarında yapılacak prospektif çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.