Amaç: Meme kanserinin alt tipleri oldukça heterojen olup primer ve metastatik lezyonlar faklı alt tip gösterebilir. Literatürde metakron metastatik lezyonlarda hormon reseptör diskordansı %10- %56 arasında, HER2 diskordansı ise %3-%16 arasında bildirilmiştir. Burada hormon reseptör diskordansı olan 52 yaşında postmenopozal meme kanseri vakası sunulmuştur.
Olgu: 2015 yılında lokal ileri sol meme kanseri (HR+, HER2-) tanısı alan hastaya neoadjuvan 3xFEC+3xDosetaksel uygulanmış olup mart 2016`da MRM+ALND yapılmış. Adjuvan RT sonrası tamoksifen başlanan hasta 3 yıl bu tedaviyi kullandıktan sonra 1 yıl takipsiz kalmış. Şubat 2020`de tarafımıza kalça ağrısı nedeniyle başvuran hastanın yapılan sistemik taramasında multiple kemik metastazı saptandı. Kemik lezyonlarından biyopsi almanın zorluğu ve COVİD-19 pandemisinin başlangıç dönemi olduğundan kemik biyopsisi yapılamadı. Hastanın 5 yıl önceki primer tümör özellikleri dikkate alınarak HR+, HER2- kabul edilip ve şuan postmonopozal olduğundan ribosiklib+letrozol+denosumab başlandı. Pelvik bölgeye palyatif RT uygulandı. Dört ay sonraki değerlendirmesinde hastanın karaciğerinde yeni metastatik lezyonlar saptandı. Eylül 2020`de karaciğer tru-cut biyopsi yapıldı. Patoloji sonucu triple negatif olarak saptandı. Hastaya karboplatin+paklitaksel başlandı. Üç ay sonraki değerlendirmede karaciğerdeki lezyon tamamen kaybolmuş olup kemik lezyonları stabil idi. Kemoterapi 6 aya tamamlandıktan sonra hastanın primer tanıdaki hormon pozitifliği dikkate alınarak ve tümör heterojenitesi olabileceği düşünülerek kapesitabin ve anastrazol ile idame tedavi başlandı. Hasta halen progresyonsuz takip edilmekte.
Sonuç: Meme kanseri tek bir antite olmayıp birçok moleküler alt tip sergilemektedir. Senkron
metastatik lezyonlarda daha az olmakla birlikle metakron lezyonlarda hormon reseptör diskordansı
sık gözlenmektedir. Bu nedenle meme kanserli hastalarda yeni lezyonların alt tipini belirlemek için
mümkün olduğunca biyopsiyi zorlamak gereklidir.