Amaç: Anjiyosarkom, yumuşak dokulardaki kan ve lenfatik damaların endotelyal hücrelerinden köken alan oldukça nadir görülen agresif seyirli bir malignitedir. Genelde altıncı ve yedinci dekadda ortaya çıkan bu hastalık erkeklerde daha sık görülür. Anjiyosarkom klinik olarak daha çok deri, yumuşak doku, meme, karaciğer, dalak ve akciğerde görülür. Bu olgu, aynı anda hem midede hem de rektumda meydana gelen anjiyosarkom tanılı nadir bir vaka olması nedeniyle literatüre katkı sağlıyacağı düşünülerek sunulmuştur.
Olgu: Kronik hastalık öyküsü olmayan, 10 paket/yıl sigara içme öyküsü olan 59 yaşında erkek hasta. Dört aydır giderek artan karın ağrısı ve şişkinlik yakınması nedeniyle polikliniğine başvurdu. Laboratuvar tetkiklerinde anemi, hipoalbüminemi dışında herhagi bir özellik saptanmadı. Hastanın batın MR incelemesinde karaciğer ve dalakta en büyüğü 7 cm çapında olan multipl nodüler lezyonlar, batın içi derinliği 10 cm'ye varan yaygın serbest sıvı, mide korpusunda simetrik duvar kalınlık artışı, rektumda ise polipoid lezyon saptandı. Gatroskopi inclemesinde mide korpus distalinde 1.5 cm boyutlu etrafı kabarık hiperemik halo ile çevrili ülsere lezyon, kolonoskopi incelemesinde ise rektumda diminitif polip izlendi. Bu iki odaktan doku örnekleri alındı. Örnekler histopatolojik olarak anjiyosarkom ile uyumlu bulundu. İmmünhistokimyasal boyama ile CD31 ve ERG pozitif saptandı. Hastaya senkron çift primer anjiyosarkom tanısı konuldu. Sitoloik inceleme amaçlı alınan periton sıvı örneklemesinin sonucu hemorajik effüzyon olarak rapor edildi. Hastalığın doğası gereği taşıdığı yüksek kanama riski nedeniyle ek olarak karaciğer ve dalaktan biyopsi örnekleri alınmadı. Anrezektabl olarak kabul edilen hastaya 21 günde bir alacak şekilde 75 mg/m2 dozundan doksorubisin başlandı. Yaklaşık 2 aydır doksorubisin tedavisi altında takip edilen olgunun karın ağrısı tamamen geriledi, karın şişkinliği ise belirgin bir şekilde azaldı.
Sonuç: Gastrointestinal sistem kaynaklı anjiyosarkom tanısı olan hastalarda senkron kanser olma
ihtimali her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Hastalığın klinik özelliklerini daha iyi anlamak,
risk faktörlerini daha iyi karakterize etmek, hastalığı daha iyi yönetebilmek için daha fazla vaka ile
daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.